HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ BOLU

BOLU HEPAR BLOĞUNA HOŞ GELDİNİZ

Bu Blogda Ara

7 Ocak 2010 Perşembe

BOLU YEMEKLERİ

Bolu aşçılarıyla olduğu kadar güzel yemekleriyle de tanınır. Birbirinden leziz ilimize özgü yemekelerimiz bizim kültürümüzü yansıtır.

BOLU EKMEĞİ

Bolu'da taş fırınlarda yapılan patatesli köy ekmeği çok meşhurdur. Tadına doyum olmayan ekmek Bolu'ya özgü bir gelenektir.

ABANT İZZET BAYSAL ÜNÜVERSİTESİ

Bolu'lu hayırsever İzzet Baysal'ın yaptırdığı ve her yıl artan kontenjanı ile büyük ünüversiteler arasına giren Abant İzzet Baysal Ünüversitesi Bolumuz için çok önemlidir.

BOLU YAYLALARI

Bolu yemyeşil yaylaları ve ağaç yayla evleri ile bilinir. Her yıl düzenlenen yayla bayramları da bir gelenek haline gelmiştir.





BOLU AŞÇILARI

Bolu aşçıları ile meşhurdur. Mengen ilçesinde bulunan aşçılar okulu ve her yıl düzenlenen uluslararası Mengen aşçılar festivali Bolu'da önemli bir faaliyettir.

KÖROĞLU HEYKELİ

Bolu'da Köroğlu heykeli bir imaj ve kültür haline gelmiştir. Bolu'nun simgesi olan Köroğlu ve heykeli bizim için bir kültürdür.


OSMAN PAMUKOĞLU BOLU'DA






Genel Başkanımız Sayın Osman Pamukoğlu 22.10.2009 tarihinde Bolu'ya geldi ve Dörtdivan ilçesinde partililer tarafından karşılandı.


KÖROĞLU'NUN KÖYÜ

Genel Başkanımız Osman Pamukoğlu'nun isteği üzerine Bolu gezisi Köroğlu'nun köyü olan Sayık köyünde başladı. Sayın Osman Pamukoğlu "Köroğlu düzene baş kaldırmış bir liderdi ve bizde şu andaki düzene karşıyız. Bu nedenle milli uyanış mitingleri kapsamındaki ilk gezimize Köroğlu'nun köyünden başlayacağız" dedi. Bu nedenle Milli Uyanış Mitinglerinin ilki Bolu'da yapıldı ve ilk gezisini Köroğlu'nun köyüne yaptı. Köy halkı ile konuşup dertlerini dinledi. İncelemelerde bulundu.
























DÖRTDİVAN ESNAF GEZİSİ





DÖRTDİVAN GEZİSİ VE HALKLA BÜTÜNLEŞME





4 Ocak 2010 Pazartesi

BOLU GÜNDEM GAZETESİ KÖŞE YAZISI


Hak ve Eşitlik Partisi: Biz "VATAN" diyen gelsin diyoruz
(04 Ocak 2010)

Hak ve Eşitlik Partisi İl Başkanı Metin Ercan'la yaptığımız röportajın son bölümünde, parti örgütlenme çalışmalarını ve son dönemde gelişen siyasi olayları değerlendirdik. Parti örgütlenmelerini hangi kriterlere göre belirlediklerini ifade ederken; “Biz vatan diyen herkes partimize gelsin diyoruz” dedi.
Türkiye siyasetinin içinde bulunduğu durumu bir kerede görebilmek ve anlayabilmek mümkün değil. Parlamentonun içinde bulunan siyasi partilerin ötesinde, parlamento dışı partilerin ve yeni kurulan partilerin topluma neler vaat ettiği ile ilgili araştırmamız sürecek. Hak ve Eşitlik Partisi İl Başkanı Metin Ercan, partileri ile ilgili merak edilenler ve son dönemdeki siyasi gelişmeler hakkında değerlendirmeler yaptı.
Parti olarak öncelikli çözmek istediğiniz sorunlar neler? Örneğin sizin partinizle ilgili sadece Kürt sorunu üzerinde siyaset yaptığınız yönünde değerlendirmeler yapılıyor. Bu konudaki düşünceleriniz neler?
Biz öncelikli olarak eğitim ve ekonomi sorunlarının çözülmesinden yanayız. Bizim öncelikli sorunumuz Kürt sorunu değil.
Peki, siz Türkiye'de yaşayan Kürtlere nasıl bakıyorsunuz?
Biz Kürtlere karşı değiliz. Biz halk düşmanı PKK'ya karşıyız. Biz devletimizi ulus devlet olarak kabul ediyoruz. Osmanlı imparatorluğundan koptuktan sonra birçok insan bir araya geldi. Çerkezi geldi, Abhazası geldi, Kürt'ü vardı, Türk'ü vardı, Laz'ı vardı. Bunu araştırmaya hiç gerek yok. Fransa'daki bir bakan bir gazeteciye “Siz Ermenisiniz değil mi” diye sormuş. Gazeteci de “Siz bana hakaret edemezsiniz” demiş bağırarak ve boğazları şişerek “Bana Ermeni diyemezsin, burası Fransa ve Fransa bir ulus bir devlettir, ayrımcılık yapamazsınız” demiş. Fransa'da yaşayan farklı bir etnik kökene sahip biri böyle diyebiliyorsa, biz neden söyleyemeyelim. Biz ulus devletiz. Biz diyoruz ki TC kimliğine sahip olan her şahıs Türk milletinin bir ferdidir, bireyidir, Türk'tür. Kürtmüş, Çerkezmiş kökeni ne olursa olsun Türk'tür ve eşit haklara sahiptir. Devlet yapısını tartışmaya açmak, devlete bir şey kazandırmaz. Atatürk kurmuş ve bugünlere gelmiş. Anayasa'da her şey belirlenmiş zaten. Türk Devletini kuran herkes Türk'tür diye geçiyor. Hiçbir devlet kendi siyasal yapısını, kendi egemenliğini kendi halkı açısından tartışmaya açmaz. Bu abes bir yöntem zaten. Bu sorunları da buradan yaşıyoruz.
Parti olarak ekonomi ile ilgili yapmak istedikleriniz neler? Ülkemizin en büyük sorunlarından bir tanesi işsizlik sorunu. Bu sorunun giderilmesi için ne tür planlamalarınız var?
Yüzde 36 olarak Marmara bölgesi, yüzde 16'yla Ege bölgesi, yüzde 15'le iç Anadolu bölgesi, yüzde 5'le Doğu Anadolu Bölgesi ve yüzde 4'le Güneydoğu Bölgesi'ni milli sermayeye katmış olduğu pay veya dağlım diyelim. Dağılım böyle oluyor. Halk şu anda neye muhtaç? Türkiye'de aldığımız şuandaki son istatistiklerde yüzde 13 oranında bir işsizlik var. Ama bence bu rakam çok daha yüksek. 4 kişiden biri işsiz bu ülkede. Bolu'da araştırma yapın. Bolu'da kaç işsiz Türkiye İş Kurumu istatistiğine kayıtlı. Bir de buna bakın araştırma yapın. Biz gençlere, bunu daha planlamadık yaş düzeyini ama gençler ve orta yaşlılar olsun, üretkenlik olarak insanların Milli Emlak olsun, gerek Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı olsun toprakları biz böleceğiz ve onları satacağız. 50 yıl kimseye satamayacaklar. 20 yılda da kazandıkları, ürettikleri ürün bazında hazineye iade edecekler. Üretimin olmadığı bir yerde, üretkenliğini son noktaya getirdiğiniz bir yerde düşünsenize bir GAP projesi var. Bizim sağ olsun devletimiz projeye el attı, düzeltti ama bütün buralar İsraillilere satıldı. Avrupa Birliği demek, Avrupa Birliği müzakereleri demek sadece ver demek değildir.
Yabancılara toprak satışını engelleyeceksiniz doğru mu anladım?
Tabi ki biz topraklarımızı niye satalım. Orta ölçekte bir ülkeyiz. Müzakere ne demektir, adı üzerinde anlaşmaktır. Malta, Avrupa Birliği'ne girmiştir, yabancılara toprak satışını kabul etmiş midir? Paralarını bile değiştirmemişlerdir. Bu Avrupa Birliği sevdalılığı anlaşılabilecek bir şey değil yani.
Avrupa Birliği projelerine karşısınız değil mi?
Tabi ki hemen duracak. Şimdi burada bir ekleme yapmak istiyorum izninizle. Şimdi bizim burada temel bakışımız ekonomiye genel bakışımızı, Başkanımızın genel kurulda yaptığı bir açıklama ile örneklendirmek istiyorum. Kanuni döneminde 43 bin yeniçeri varmış. Bu durum devleti tam bir israf makinesi haline dönüştürmüştür. Devlet denen organizma en çok işi en az insanla yapabilme olanağına sahip olmalı. Burada Genel Başkanımız da “Türk Ordusunu 200 bin kişiye indireceğim” demesinin ardında “Fazladan ben kimseye patates, mercimek bilmem ne yediremem” söylemlerini iyi değerlendirmek lazım. Burada 200 bin kişiye indirecek ama işlev olarak bütün ordulardan daha üstün yani çekirdek leblebi gibi daha üstün düzeye getirecek. Gerektiğinde de ben gerektiği kadar insanı orduya alırım diyor. Yani kaynakları en iyi şekilde düşünebilen bir kurmay kendisi. Ben şuna da katılmıyorum; asker derken Türkiye Cumhuriyetini askerler kurmuştur. Bir sivilin, bir emeklinin herhangi bir insanın ne kadar siyaset yapabilme hakkı varsa askerin de, emekli olmuş yaklaşık otuz dokuz yıllık devlete emeği olan bir kişinin lütfen siyaset yapma hakkı olsun. Herkesten daha fazla olsun.
Emekli bir asker olarak ve sizin partinizin genel başkanı olarak Osman Pamukoğlu'nun ve sizin, partililer olarak 12 Eylül'ü gerçekleştiren generallerin yargılanması hakkında düşünceleriniz neler? Bir de
Ergenekon terör örgütü hakkında düşünceleriniz?
Darbeyi yapan herkesin yargılanmasını tabi isteriz. Niye istemeyelim? Darbeyi yapacaktan önce yapanın yargılanması lazım yani. Ergenekon'dan da bir şey çıkmayacak. Belki bir iki kişi bir şeyler yapmıştır ama, bir kişi iki kişi adına da yüzlerce kişi karalanmaz. Yani bu bahane oldu. Bu bir oyun sadece. Ergenekon süreci altında aslında AKP'ye karşı çıkan bütün insanlar alınmış muhalefeti susturmak için bir yoldur. Sapla samanın birbiriyle karıştırılmasıdır. Ve göreceksiniz zaman içinde hepsi tahliye olacaktır. Kurumları yıpratmak kolay ama, yeniden düzeltmek zor. Anayasa mahkemesinin üzerine atıveriyorlar. Anayasa mahkemesinin kanunu değiştirdiğinizde anayasa o yönde bir karar almadı mı? Anayasa hukukidir, yani siyasidir diyorlar. Öyle bir şey yok, hukuki anlamda tam yerine oturmuş bir karardır. Siz bunlara mahal veriyorsunuz.
Peki, sizce AKP kapatılmalı mı? Anayasa Mahkemesi de onu şeriatın odağı olarak kabul etti ama, 6'ya 5 kararla kapatılmadı.
Mahkeme o şekilde karar verdiyse kapatılmalı tabi. DTP kapatılıyorsa o niye kapatılmasın. Ben yine söylüyorum, bir partinin mahkeme kararıyla kapatılmasına karşıyım. Çünkü devlet insanların vermiş olduğu oyları, on tane savcının vermiş olduğu kararla kapatması doğru bir şey değil. Ama ülkenin bölünmez bütünlüğüne bu zarar veriyorsa kapatılır. Kapatılması gerekir. Bunlar zaten bunu istediler. Bir devletin iki tane sorumluluğu vardır: bir güvenliktir, iki adalettir. Eğer bir hükümet bunu sağlayamıyorsa değil yüzde 40 oyla, hatta yüzde 80'le de gelse anayasa mahkemelerine göre yargılanır. Bunlar kapatılmak için ellerinden ne geliyorsa yaptılar. DTP'den bahsediyorum. Ama burada AKP'nin bir ikiyüzlülüğü vardı. Anayasa Mahkemesi'ne kendi davalarında olmadık hakaretler, olmadık şeyler yaşandı. Anayasa Mahkemesini yerden yere vurdular. DTP'nin kapatılma sürecinde “alınan karar doğrudur, mahkemenin aldığı karara saygılıyız” dediler. İkiyüzlülük bu. “Hukuk siyasallaştı” deyip deyip DTP'nin ekmeğine yağ süren AKP. Anaysa Mahkemesi açıklandıktan sonra da işte hak ettiler. İşte bu hukuki bir süreçtir. Hukukçu oldular, daha düne kadar hani hukuk siyasallaşmıştı. Aynı silahla sizi tehdit etti, buldu işte.
Son olarak diğer siyasi partilerle ilişkileriniz nasıl, görüşüyor musunuz?
Görüşüyoruz tabi. Bizim hiçbir siyasi partiyle yanlışımız olmaz, çünkü herkes kendi kulvarında yürüyor. Görüşleri belli.
04.01.2010