HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ BOLU

BOLU HEPAR BLOĞUNA HOŞ GELDİNİZ

Bu Blogda Ara

18 Mart 2010 Perşembe

KÖROĞLU HABER

ÇANAKKALE ŞEHİTLER ANMA HAFTASI


BOLU GÜNDEM GAZETESİ
18 Mart 2010)

Hak ve Eşitlik Partisi İl Başkanı Metin Ercan, 18 Mart Çanakkale Savaşı hakkında bir basın açıklaması yaptı. Ercan, “18 Mart Çanakkale şehitlerini anma haftası dolayısıyla vatanı uğruna hayatını vermiş tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz” dedi.

HEPAR İl Başkanı Ercan yaptığı açıklamada şunları kaydetti: “Ne yazık ki bugün Atatürk'ün kurduğu laik cumhuriyet işbirlikçi iç ve emperyalist dış güçler tarafından parçalanma, bölünme aşamasına adım adım itilmektedir. Yerli işbirlikçiler açılım saçılım safsatalarıyla belki bilerek belki de bilmeyerek bunlara çanak tutmaktadır. İlk seçimlerde yandaşlarını paraya boğan iktidarın yoksulluğa ittiği çaresiz halkın bir poşet yiyeceğe, yarım ton kömüre ve ufak altına satacağı oylar ülkenin kaderini belirlemektedir. Hak ve Eşitlik Partisi olarak inanıyoruz ki, bu halk kendisini sadakacı yapan bu zihniyetten kurtulacak.”

ŞEHİTLER HAFTASI BASIN AÇIKLAMASI


BOLU EXPRES GAZETESİ
Safsatalar sabrımızı taşırıyor




Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) Bolu İl Başkanı Metin Ercan bir basın açıklaması yaparak, uğruna can verilmiş bu vatanın işbirlikçiler aracılığıyla dış güçler tarafından parçalanmaya adım adım itildiğini söyledi. Çanakkale Şehitlerini anma haftası dolayısıyla vatan için Atatürk önderliğinde hayatını kaybedenleri rahmetle andıklarını ve mücadeleleri önünde saygıyla eğildiklerini belirten HEPAR Bolu İl Başkanı Metin Ercan, vatanı bölmek isteyenlerin insanların sabrının taşmakta olduğunu görmeleri gerektiğini söyledi. Yerli işbirlikçilerin açılım safsatalarıyla dış güçlere çanak tuttuğunu dile getiren Metin Ercan açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “18 Mart Çanakkale şehitlerini anma hafta dolayısıyla vatanı uğruna hayatını vermiş tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor ve bu topraklarda emperyalizme karşı yüce Atatürk’ün önderliğinde vermiş oldukları mücadelenin önünde saygıyla eğiliyoruz. Ne yazık ki bugün Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyet işbirlikçi iç ve emperyalist dış güçler tarafından parçalanma, bölünme aşamasına adım adım itilmektedir, yerli işbirlikçiler açılım saçılım safsatalarıyla belki bilerek beklide bilmeyerek bunlara çanak tutmaktadırlar. Ne kadar milli değerlerimiz varsa yok edilmektedir. Bu; tüm ülke yurttaşlarının gözü önünde cereyan etmektedir ve ülke insanının bu olayları sabırla izlemektedir. Eğer ülkesi için canlarını seve veren bu yüce halkı tanıyorlarsa, sabır taşının ne zaman çatlayacağını bilmelidirler. İlk seçimlerde, yandaşlarını paraya boğan iktidarın yoksulluğa ittiği çaresiz halkın bir poşet yiyeceğe, yarım ton kömüre ve bir ufak altına satacağı oylar ülkenin kederini belirlemektedir. Hak ve eşitlik Partisi olarak inanıyoruz ki bu halk, kendilerini sadakacı yapan bu zihniyetten bir an önce kurtaracak, Başı dik devlet, onurlu millet olmanın mutluluğunu yaşayacaktır. Bu mutluluk şehitlerimize yapılacak en büyük iyilik olacaktır. Çünkü onlar bağımsızlık için şehit oldular.”

HEPAR BOLU BASIN AÇIKLAMASI


BOLU OLAY GAZETESİ
Artık CHP’ye destek yok!Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) Bolu il başkanı Metin Ercan 2009 yerel seçimlerde AKP’ye karşı en kuvvetli parti olarak gördükleri Cumhuriyet Halk Partisini desteklediklerini söyleyerek “Şu anda partimiz yapılacak olan ilk seçime girmeye hak kazanacak konuma gelmiştir o yüzden CHP’yi desteklememiz gibi bir durum bundan sonra söz konusu olamaz” dedi.

Hak ve Eşitlik Partisi Bolu il başkanı Metin Ercan gazetemiz imtiyaz sahibi Erhan Beykoz’u ziyaret ederek çalışmaları hakkında bilgiler verdi. Partilerinin Türkiye’nin dört bir yanında teşkilatlandığını ve yapılacak olan ilk genel ya da erken seçime girmeye hazır hale geldiğini vurgulayan Ercan;”Geçtiğimiz yerel seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisine karşı en çok oy alacağına inandığımız Cumhuriyet Halk Partisi desteklemiştik. Şimdi ise partimiz hazır. O yüzden artık CHP’yi desteklememiz gibi bir durum kesinlikle söz konusu olmayacak.”dedi. Parti genel başkanlarının asker kökenli olmasının büyük bir avantaj olduğunu da işaret eden Ercan; “Biz Halkçı, Milliyetçi ve Sosyal adaletçi bir partiyiz. İktidar olduğumuz takdirde 1 yıl içersinde dağdaki teröristleri indirecek projemizle Türk milletinin huzura kavuşmasını sağlayacağız.”biçiminde konuştu.18 Mart Çanakkale şehitlerini anma haftasıyla ilgili olarak düşüncelerini de açıklayan Metin Ercan “vatanı uğruna hayatını vermiş tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor ve bu topraklarda emperyalizme karşı yüce Atatürk'ün önderliğinde vermiş oldukları mücadelenin önünde saygıyla eğiliyoruz.”dedi.

BOLU GÜNDEM YAZI DİZİSİ


Osman Pamukoğlu: Bizi bizden başkası anlamaz
(17 Mart 2010)


HEPAR Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, ülke için yapılması gereken öncelikli müdahalelerden söz etti. Pamukoğlu, ülkede terörün ne şekilde bitirileceğini, son dönemde kurumlar arasında yaşanan gerilimleri ve nedenlerini anlattı.

RÖPORTAJ: ZEKİ ERCİVAN

“Bizi bizden başkası anlamaz” diyor Osman Pamukoğlu. Partisinin kurduğu il ve ilçe teşkilatlarında inanılmaz bir bağlılık var Pamukoğlu'na karşı. Pamukoğlu bu durumu “Ölüm kalım çizgisinden geldiğimiz için birbirimizi biliriz” diyor. Bir öğleden sonra Ankara'da Hak ve Eşitlik Partisi Genel Merkezi'nde demli çaylarımızı yudumlayarak sürdürdüğümüz sohbetimize devam ediyoruz.

Ahmet Türk'ün PKK dağdan indirilsin, iş imkânı sağlasın söylemi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Olur. Tabi hemen sağlansın. Yahu komedi kardeşim. PKK'lılardan bahsediyorsun. Gitmiş Tokat'ı, Çankırı'yı, Yozgat'ı, Kastamonu'yu görmüşler mi? Orada yaşayan insanların işi var mıymış da iş eşkıyaya kalmış. Geç bunları, boş ver magazin bunlar.

Askerlik süresini indireceğinize dair açıklamalarınız oldu. Neden askerlik süresini indirmek istiyorsunuz?

Neden ben 700800 bin kişi besleyeyim. Bu 700800 bin asker sayısı nerden kalma? Sovyetler Birliği'nden kalma. Nerde Sovyetler? Yok. Peki, 1994 yılında Sovyetler Birliği çökünce Amerika'da 20 tümen vardı. Bir yılda neden on iki tümeni yok etti Amerika? Gerek kalmadı. Ben 1 dolar bile vermem. Sen niye tutuyorsun.

Peki, son dönemde kurumlar arası çekişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz. CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce TSK'nın burnunu sürtmek istiyorlar diyor…

Ne demek burnunuzu sürtmek istiyorlar. Burnunuzu sürttürtmeyin. Sürttürtmeyin.

Ne yapmaları gerekiyor bu durumun olmaması için?

Duruş ve tavır göstermelisiniz. Yol olursa gider. Yol verdiniz 2002 yılından bu yana gidiyorlar işte. Duruş ve tavırdır hayat, başka bir şey yapmanıza gerek yok. Durun, tavrınızı koyun.

İktidara geldiğimizde yaşı başı ağarmış tek bir insanımız dahi hamallık yapmayacak diyorsunuz…

Kesinlikle öyle olacak

Bir de YÖK denilen 12 Eylül'den kalma işe yaramaz kurumları ve RTÜK gibi kurumları kaldıracağız diyorsunuz?

Yok, kardeşim olmayacaklar kovalayacağız. Kaldıracağız.

İdamı geri getirecek misiniz?

İdam geri gelecek. Terör örgütünü kuran kurucular idam edilecek. Biz idam kararını siyasi iradenin eline vermeyeceğiz. Türk hâkimlerinin elinden alınan yetkiyi geri vereceğiz. Sonra illa asacaksınız diye bir şey yok. Beraattan idama kadar bütün aralıkta hâkimler karar verecek. Biz yargıyı siyasallaşmanın ötesinde tutarak bağımsız bir erk haline getireceğiz. Siyasi her türlü durumdan yargıyı uzak tutacağız. Ben bir şey yaptıysam ben de yargılanacağım. Ayrıca dokunulmazlıklar da kalkacak. İlk yapacağımız icraatlardan biri dokunulmazlıkları kaldırmak olacak. Siyasi partilere hazineden verilen trilyon paraları kaldıracağız. Halk burada inim inim inlesin, siz gelin paralarla lüks hayat yaşayın. Bizim partiye biraz da böyle bakılması gerekiyor. Bize bütün halde baktığınızda göreceksiniz. Bizim partimiz niye var? Bizim partimiz bu memlekette unutulan iki şey için var. Biri hak bir diğeri de eşitlik.

Kürt ve Ermeni sorununu nasıl çözmeyi planlıyorsunuz?

Ermeni sorunu diye bir şey yok. Kürt sorununu da çözeceğiz. Öncelikli olarak eşkıyanın ortadan kaldırılması lazım. Sonradan bu sürecin sürekli ad değiştirerek bulunan bir siyasi uzantısı var. Onların da normal bir parti haline getirilmesi lazım.

Siz uzun süre Güneydoğuda bulundunuz terör örgütü ile mücadele ettiniz. Uzun süre operasyonlara katıldınız. Görev yaptığınız dönemden bu döneme 10 yıldan fazla zaman geçti. Ama terör örgütü varlığını sürdürmeye devam ediyor. Görevdeyken gerçekleştiremediğiniz süreci siyasiyken nasıl yapacaksınız?

Bakın terör biter. Terörü bitirecek siyasi irade lazım, o yok. Bir de eşkıyanın harekât tarzına uygun hareket edecek istihbarat ve karşı tepki kuvvetleri o duruma uygun değil. Bir de dış desteği kesemedikleri için terör sorunu çözülmüyor.

Rektörlük seçimleri konusunda söylediğiniz bir şey var. “Üniversite rektörlerini üniversitenin kendi konseyleri belirleyecek. Cumhurbaşkanı'nın ve YÖK'ün seçimini ortadan kaldıracağım” diyorsunuz…

Orada ifade ettiklerimin aynısı gerçekleşecektir. Çok net ifade ediyorum. Çok net söylüyorum. Okuduğunuz doktrinde yorum gerektirecek hiçbir cümle yok.

Halkın genel bir kanaati vardı. Asker siyasetten anlamaz yönünde. Bu konu hakkında düşünceleriniz neler?

Türkiye'de en iyi eğitimi kurmaylar alıyorlar. Ne demeliyim? Başka söze gerek var mı?

Bolu ile ilgili söylemek istediğiniz bir şeyler var mı? Miting için geldiniz Bolu'ya nasıl buldunuz Bolu'yu? Bolu il örgütünü?

Üretici ürününü satamadığı için ürününün dalda kaldığını gördüm. Tarım ve hayvancılık ağırlıklı olarak Bolu'da yapılıyor. Orta çapta sanayi kuruluşları da var. Ama Anadolu'da bulunan şehirlerin sorunları hep birbirine yakın. Hep aynı sıkıntılar yaşanıyor. Yaşanmaya devam ediyor. Şuan en büyük sorun yoksulluk ve işsizlik. Bir de bu konuda şunu söylemek istiyorum. Milli arazi olarak tarif edilen devletin elinde boş ne kadar arazi varsa, vatandaşlara dağıtacağız üretim için. Müsrif devlet yapısını bir defa ortadan kaldıracağız. Birçok şeyi aşacağız. İnsanlarımızın üzerinde yoksulluğun getirdiği bir utanç var. Bu durumun dışında hiçbir şey önemsemiyorum kıymetsemiyorum. Benim için öncelikli olarak çözülmesi gereken sorun budur. Gümrük Birliği meselesine bakacağız. Bunun borsa, tarım ve hayvancılık meselesine bakacağız. Bunun Kobiler ve emekliler meselesine bakacağız. Buna bakacağız. Bunun dışında gözüm hiçbir şey görmüyor. Mesela üniversite giriş sınavları kalkacak. Öğrenci harçları kalkacak. Dershaneler kaldırılacak. Dershaneleri de hırpalanmamak için onları özel okullara çevireceğiz ve madden destekleyeceğiz.

Sizin bu söylediklerini ve parti programınızı diğer siyasi partiler kopyalıyorlar mı? Örneğin Türkiye Partisi ile dershaneler konusunda neredeyse aynı şeyleri söylüyorsunuz.

Bizim taklidimiz olmaz. Bir de biz yaparız. Benimle çalışan binlerce, on binlerce subay astsubay iyi bilir. Osman Paşa dediyse yapar. Elinden ne geliyorsa yapar. Bizde hedeften dönme, hedeften sapma olmaz. Hedeften sapılmayacak.

Bir de örgüt yapınıza baktığımızda diğer siyasi parti liderlerinden çok daha fazla bir bağlılık var size karşı. Neden?

Bana bağlı olanlar benimle o zorlu hayat şartlarına şahit olanlardır. Biz ölüm kalım çizgisinden geldiğimiz için birbirimizi biliriz. Diğer siyasilerin böyle bir dertleri yok. Onlar Ankara'da ofislerde orda burada dolaşıyorlar.

Seçime hazırsınız…

Evet hazırız. Zaten bastırdığımız bu doktrinleri seçim bildirisi olarak yüz binlerce bastırdık. Halka dağıtacağız.

17.03.2010

16 Mart 2010 Salı

BOLU GÜNDEM YAZI DİZİSİ DEVAMI


Pamukoğlu: Beceriksizdiler
(16 Mart 2010)


Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, sert açıklamalarını sürdürüyor. Pamukoğlu siyasete hangi pencereden baktığını anlatmaya devam etti.

Pamukoğlu, Hak ve Eşitlik Partisi'nin siyasi çağrısını neden 11 Kasım 1938 tarihinde milat olarak kabul ettiklerini anlattı. Pamukoğlu, Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra yönetime gelen bütün liderlerin beceriksiz olduklarını söyledi.

1993 yılında terör örgütü PKK'ya yönelik yaptığınız operasyonlarla efsane komutan olarak anılmaya başladınız...

Evet, 21 kere Kuzey Irak'a girip çıktım.

“Unutulanlar dışında bir şey yok” isimli kitabınızda yaşanan süreci de anlatıyorsunuz…

Aslında o kitapta çok fazla bir şey anlatmıyorum. Benimle o dönemde çalışan subaylar iyi bilir, “Komutan hiçbir şey yazmamış” derler. Olması gerektiğinin azamisini yazdık.

Meslek yaşantınıza baktığımızda çok zor koşullarda görev yaptığınız ortaya çıkıyor. Şimdi ise siyasetle uğraşıyorsunuz. Hangisi daha kolay sizce; askerlik mi siyaset mi?

Askerlik genel bir laf. Savaşçılığı kastediyorsun herhalde. Savaş insanoğlunun en üst mücadelesidir. Çünkü bir dakika önce hayattayken bir dakika sonra hayatta olmayabilirsin. En zoru odur. En zoru savaş alanıdır. Yaptığın savaşı halk için, devlet için, ulus için yaparsın. Bu alanın altında sert alan siyasi alandır. Yukarda bu savaşı sürdürmüş biri, aşağıdaki zorluğu kabul eder mi? Siyasetteki zorluğun nedeni insanların bencilliği, insanların tutkusu, insanların egoizmi, insanların çıkar peşinde koşması siyaset. Diğerleri klasik.

Peki, partinizin niçin miladı 11 Kasım 1938? Mustafa Kemal Atatürk öldükten sonra gelen yöneticilerin hiçbiri doğru yöneticiler değiller miydi?

Atatürk'ten sonra her şey kötü gitti kardeşim. Beceriksizdiler.

Peki, bu durum sadece politikacılara bağlanabilir mi?

Kime bağlayalım halka mı bağlayalım? Ben halk sütten çıkmış ak kaşıktır demiyorum. Ama siyaseti bu halkla yapıyorsunuz. Menderes hükümeti Kore'ye asker gönderme kararı aldığında bu halkın haberi oldu mu? Bırakın halkı meclisin bile haberi olmadı. Halk hiçbir zaman demokrat olmadı ki. Demokrat olmak için özgür olman lazım. Ekonomik gücünüzü olacak işleyen bir beyniniz olacak. Eğitim alacaksınız.

Peki, halkın siyasallaşma yönünün zayıflamasında 12 Eylül darbesinin etkili olduğunu düşünüyor musunuz?

Bu darbelerin en büyük olumsuzluğu halkı siyaset yapmaktan uzak tutması. Özellikle genç kuşak ülkenin meseleleriyle ilgilenmekten vazgeçirildi. Çünkü o dönemin anne babaları 12 Eylül öncesini yaşadıkları için “ Aman oğlum yapma, aman kızım yapma, karışma, etme” diyerek siyasallaşmasına engel oldular. Şimdi 30 yaşın altında bir nüfus var. Ama bu neslin “Vatan nedir? Bağımsızlık nedir? Ekmek nedir? Hak nedir? Emek nedir? Bu yol nereye gidiyor?” Hiç bunlarla ilgilenmiyorlar. Kim bu hale getirdi bu gençleri, nasıl oldu? Darbelerin bir diğer kötü tarafı, gençleri ülkenin bütün sorunlarıyla ilgili meseleleri düşünmesinden uzaklaştırması.

55 yaşında emekli oldunuz. Neden bu kadar erken emekli oldunuz?

Türkiye'nin en genç generali benim. 44 yaşında generaldim. Ben biraz fazla ileri gittim.

Çok mu göze battınız? Çok mu konuştunuz? Neden erken emekli oldunuz?

Ben konuşmam yaparım teğmenliğimden beri. Burada esasında ben mi emekli olmak istedim?Onlar mı ayırdı meselesi var.

Evet,esas öğrenmek istediğimizde o biraz.

Her üniforma giyen ,her aynı kurumda çalışan anlaşacak diye bir şey yok. Ben her konuda anlaşamam. Benim savaş sanatı örgütlenme ve disiplin felsefem farklıdır.

Avrupa Birliği'ne karşı mısınız?

Avrupa Birliği ile olan münasebetleri donduracağız. Bir defa önce Gümrük Birliğini ele alacağız. İçerde yeteri kadar ürün yok. Üründe kalite yok. Fiyatlarda uygunluk yok. Kapıları açmışsınız han kapısı gibi. Girdiler içeri, kurdular süpermarketleri bilmem ne zincirlerini, yüzde üç yüz elli karla paraları alıp dışarı pompalıyorlar. Gümrük Birliği'nden başlayarak bütün bu sorunu ele alacağız.

Gümrük Birliği Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde yapılan aleyhinde olan ve adil olmayan en büyük iki üç antlaşmadan biridir.

Neden?

Yüksek duvarlarınız var. Duvarları yıktınız. Duvarları yıkınca sel suları geldi. Sen içerde ne hazırlık yapmışsın, ne baraj yapmışsın, ne depoların var. Suyun altında kaldın. Etinle rekabet edemiyorsun. Pancarınla rekabet edemiyorsun. Şekerle rekabet edemiyorsun. Tütünle rekabet edemiyorsun. Resmen bu durum kapitülasyondur. Kapitülasyon da böyle başladı. Şekerpancarı üretimini durdurmuşsunuz. Fabrikaları satmışsınız. Şimdi adamlar nişastalı şeker sokuyorlar ülkeye. Bütün dünya biliyor ki şekerin ana maddesi şeker pancardır ve Türkiye şeker pancarında dünyada üçüncüdür. Her şeyi yok ettiler ve ediyorlar. Ekonomide tutulur bir tarafınız yok. Bir de müsrif bir devletsiniz. Katrilyonluk arabalara biniyorsunuz. Lüks hayat bitecek. Kokteyller kırmızı halıları bitireceğiz. Hepsi satılacak. Bir bürokratın kapısında 4 tane resmi kurum aracı var. Neyine yetmiyor senin bir araç. Mahalli yöneticiler mülki yöneticiler halkın içinden ayrılmayacaklar. Odalar yok, ofisler yok, kırmızı halılar yok. Son kez görüyorsunuz. Önümüzdeki genel seçime kadar bu kırmızı halıları son kez görüyorsunuz. Halkın içinden ayrılmayacaksınız. Halı seriyorlar. Git bak ne yapıyorlar. Kaymakam konağı bilmem ne sarayı. Sanatsız ecüş bücüş binalarına saray konak diyorlar. Hala padişah bunlar.

Röportajımız devam edecek…

16.03.2010

G.BAŞKANIMIZ OSMAN PAMUKOĞLU BASIN ACIKLAMASI






(15 Mart 2010)

Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, Ankara Genel Merkez'de yaptığımız görüşmede, Türkiye siyasetiyle ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Pamukoğlu Türkiye'de yaşanan krizlerin geçmişte alınan kararlar nedeniyle olduğunu söyledi.

RÖPORTAJ: ZEKİ ERCİVAN

Onu, efsane komutan olarak anılmaya başladığında yazdığı “Unutulanlar dışında bir şey yok” kitabıyla tanımıştım. Şimdi ise çok farklı bir kulvarda koşuyor. “Artık sızlanma, şikâyet etme, ağlama zamanı geçti. Her yerde çöküntü, gayesizlik ve yanılgı havası hâkim. Bu gidiş nereye diye sormaya kalkışmak ise aymazlıktır. Artık yolun ötesi görünmüştür. Siyaset, ekonomi ve güvenlik meseleleri diz boyu olup, bunları ortadan kaldırmak için cesur ve erdemli bir siyasi mücadele şarttır” diyen Pamukoğlu ile Genel Yayın Yönetmenimiz Süha Alparslan'la birlikte görüştük.

Neden siyasetle ilgilenmeye başladınız?

Bu memlekette halk ekonomik anlamda tükendi. Halk bitmiş, halk zayıflamış, halk bir deri bir kemik kalmış. Halkı gürbüzleştireceğiz. Bu konuda ne yapılması gerekiyorsa elimizden geleni yapacağız. Biz teoriler ve nazariyelerle uğraşmayız. Dünyada teoriler ve nazariyeler hep konulmuş. Bu durumu değiştirmek için yola çıktık.

Siz 47 doğumlusunuz ve 68 kuşağına yakından tanık oldunuz…

Bir kısmımız harp okulunda, bir kısmımız fakültelerde okuyorduk. 68 kuşağı dedikleri budur.

Siz o dönemde öğrenci miydiniz?

Evet, harp okulundaydım.

Okuduğunuz dönemde Deniz Gezmiş'in ve arkadaşlarının sürdürdüğü mücadeleden etkilediniz mi?

Biz o dönemde bir harp okulu öğrencisiydik veya askeri eğitim alan biri yapılan siyasi hareketi rejime karşı yapılan bir hareket gibi algılanmıştır. Rejime karşı hareketlere biz tahammülsüzüz. Rejime karşı yapılmış bir harekettir ve dış kaynaklı güçler tarafından yönlendirilmiştir o dönemdeki siyasi hareket. Türkiye'deki hareketler Sovyet radyolarında anons edilirdi. Onlar destek veriyorlardı. Aslında her iki taraf da ülkesi için iyi yaptığını doğru düşündüğünü zannediyordu. O dönemki siyasi algıda uç siyasi fikirler vardı. Zaten kendi aralarında da bir sürü çelişki yaşıyorlardı. Kendi aralarında da anlaşmazlıkları vardı. Bu siyasi hareketlerin temelinde, mülkiyetin devlet kontrolü altına alınması fikri vardı. Sermayeyi ortadan kaldırmayı hedefliyorlardı. Bunun klasik tabiri komünizm. Ama bunu yaparlarken de tek kol, tek kanatta değillerdi. Kendi içlerinde de bölünmüş haldelerdi. Birbirlerini de yıpratıyorlardı. Türkiye'de 1970'li yıllarda böyle bir şey yaşandı. İki taraf da gözü karaydı. İki taraf da peşlerinden gittikleri doktrin ya da ideolojinin bu ülkeye yarar getireceğine inanıyorlardı. İki taraf da vatanseverdi. İkisi de vatanseverdi ama yollar farklıydı. Bütün çarpışma ve didişme yollarının farklılığından kaynaklanıyordu. Esasında ana hedef ülkede hak ve eşitliğin sağlanmasını istiyorlardı.

12 Eylül'e dair izlenimleriniz…

Trakya'da kurmay yüzbaşıydım. O zaman harekât şube müdürüydüm. O zaman bize bir plan geldi, biz de uyguladık. 12 Eylül 1980 harekâtında gözümüzün önünde standart 20 kişi hayatını kaybediyordu. Ülke bölünmüş parçalanmıştı. Ülke bölgelere ayrılmıştı. Hatta semtler bile ayrılmıştı. Mesele sadece siyasal ideoloji meselesinden öte mezheplere kadar sirayet etmişti. Kurumlar içerisinde polisler, öğretmenler dâhil hepsi bölünmüş vaziyetteydi. İş o dönemde doğasına bırakılsaydı ülke altüst olurdu. Kan revan içerisinde kalırdı, zaten kaldı. Ama su iyice bulanmadan durulmaz diye bir söz vardır. Her şey altüst olur yine durulur. Ama çok büyük bedeller olurdu. Çok büyük kayıplar olurdu. Sonuçta müdahale yapıldı. Ancak ülke iyi yönetilmiyordu. Hükümet de bölünmüş vaziyetteydi. Koalisyonlar vardı. Her biri bin parçaya bölünmüş durumdaydı. O dönemde hareket kaçınılmaz görünüyordu ve herkesin onayladığı bir hareketti. O dönemde halk belli konuşlarda istekli ve hazırdı. O dönemde bırakılsaydı kan gövdeyi götürecekti. Çok kan gövdeyi götürürse o zaman site devletleri kurulmaya başladı. Zaten Birinci Dünya Harbi sonrası savaşı kazananların planıdır site devletleri. Arap yarımadasında küçük küçük şeyhliklerden kurulan devlet modeli aynı şekilde bizde de uygulanmaya çalışıldı.

Sizinle sohbete 12 Eylül'den başlamamızın sebebi, 12 Eylül sonrası ortaya koyulan anayasa ve o anayasanın ülkede ortaya çıkardığı sonuç…

Ülkeye bir deli gömleği giydirdiler, çık işin içinden çıkabilirsen. 30 yıldır bu anayasa kaldırılıp atılamadıysa, bu 30 yıl içinde iktidara gelenlerin suçudur. Sonuçta iktidarı yapan da halkın kendisidir. 12 Eylül Anayasası paçacılara benzedi. İşkembecilere benzedi. Her bir parçası kaç defa değiştirildi. Anayasa hukukçuları bile yapılan değişikliklerin ne kadar yapıldığını tahmin edemiyor. Anayasanın tümden değişmesi gerekiyor. Hükümetseniz, parlamento iseniz, halk yönetimiyseniz ve kendinize güveniyorsanız her şeyi yaparsınız. Ama o beğenilmeyen anayasanın beğenilmeyen kısımlarını kendinize göre iyi, işinize gelmeyenleri kötü olarak ilan ederseniz olmaz. Hayatta her şey ya iyidir ya da kötüdür. Sizin düşünceniz yapıyordur bunu. Kaldırıp atın, yenileyin. Hükümet iktidardır, güçtür, dirayettir ve otoritedir. 30 yıldır bu saydığım kavramları elinde tutanlar vardı. Neden yapmadılar? 12 Eylül Anayasası'nda işlerine geleni yaptılar. İşlerine gelmeyeni yapmadılar. Türkiye'de siyaseti ortaoyuncular yapıyor. Türkiye'de siyaset ne bu halk ne de bu topraklar için yapılmadı. Menfaat ve çıkarlar için yapıldı. Tersini kanıtlayan birisi vara kanıtlasın konuşalım. 22 tane liman var, bu limanlardan hangileri bizim. Bankalarınızın %50'si kimde? Bundan 20 yıl önce bu ülke tarım ve hayvan ürünlerinde 7 kat fazladan üretim yapıyordu. Şimdi köylü kendini besleyemiyor. Madenlerin %54'ü yabancılarda. 1919 yılında da bu durum böyleydi. Geri kalan yüzde 40 bizde ama onun da hamallığını yapıyoruz.

Sosyal adaletçi olduğunuzu söylüyorsunuz. Sosyal adaleti nasıl sağlayacaksınız? Bahsettiğiniz değişikliklerin yapılabilmesi için çok radikal kararların alınması gerekiyor.

Evet, son derece radikaliz. Onun için diğerlerinden farklıyız. Radikal değilse Türkiye'de 60 küsur parti var. Ülke parti çöplüğüne dönüşmüş durumda. Biri de parti kuracağım diye somuncu pehlivanı gibi dolaşıyor. Siyasi erk kendilerinde olmadığı için dışarıdan yardım bekliyor.

Röportajımız devam edecek…

15.03.2010

Ülkeye bir deli gömleği giydirdiler