
KARTALLAR YÜKSEK UÇAR
Kartallar yüksek uçar. Yeryüzüne yukarıdan bakar. Keskin bakışları ile yer yüzünü bir radar gibi tarar; yılanından çıyanına ne var ise görür. Onun için de Anadolu Kartalı yükselince yer yüzünde bir panik başlar. Sürüngenler, kemirgenler, ısırganlar, kan emiciler…. Her biri koşuşturur, kaçacak bir delik ararlar. Çünkü Anadolu Kartalı onların düşmanıdır.
Anadolu Kartalı kaplumbağaların düşmanıdır. Çünkü kaplumbağalar tembelliğin, miskinliğin, bana neciliğin, bencilliğin sembolüdür. Kaplumbağa her hangi bir tehlike anında kabuğuna çekilir, başını içine çeker ve dünya ile bağını koparır. Dünya yansa umurunda olmaz, ama yangınlarda en çok da kaplumbağalar yanar.
Onun için Anadolu Kartalları kaplumbağaların; yani bencillerin, neme lazımcıların, tembelliğin, uyuşukluğun düşmanıdır.
Anadolu Kartalları yılanların düşmanıdır. Çünkü yılanlar sürüngendir. Sürünerek ilerlerler, amaçlarına ulaşmak için sürünürler. Ama aynı zamanda sinsidir, sessizdir, tehlikelidir. Boğar, ısırır, zehirler, yutar.
Onun için de Anadolu Kartalları sürüngenlerin, sinsiliğin, etraflarına zehir saçanların, ısıranların düşmanıdır.
Fareler kemirgendir. Önlerine ne gelirse kemirmek isterler. Gittikleri yerlere pislik de götürürler. Etrafa zarar verirler, hastalık saçarlar, mide bulandırırlar. Olur olmaz yerlerde görünürler.
Onun için de Anadolu Kartalları fareler gibi kemirgenlerin, ısırganların, etrafa mikrop ve hastalık saçanların, mide bulandıranların düşmanıdır.
Anadolu Kartalları tavşanların da düşmanıdır. Tavşanlar da korkaklığın, ürkekliğin sembolüdür. Birçoklarına av olurlar. En ufak bir ses duyduklarında sadece kaçarlar. Kaçmak en önemli marifetleridir.
Anadolu Kartalları korkaklığın, miskinliğin, ürkekliğin sadece kaçarak kurtuluşu arayanların da düşmanıdır.
Anadolu Kartalları yükseklerde uçarlar. Dağlara, tepelere, ovalara yükseklerden bakarlar. Görmeleri çok güçlüdür. Bir radar gibi yer yüzünü tararlar. Yer yüzünde yaşadıkları yere karşı nankörlük eden, ihanet ederek düşmanca davranıp kemirmeye çalışanların hakkından gelirler.
Anadolu Kartalları yükseklerden uçarlar. Uzakları çok iyi görürüler. Yeryüzünü güçlü bir radar gibi tararlar. Yaşadıkları, beslendikleri, nimetlerinden faydalandıkları nankörleri, sürüngenleri, kemirgenleri, bana necileri, neme lazımcıları çok iyi görürler. O anda bakışları o noktaya kilitlenir. Kanatları bir uçak kanadı gibi kıvrılır; hızla o zararlı, nankör, kemirgen, ısırgan, zehirli, korkak varlıkların üzerine bir kurşun, bir balyoz gibi inerler ve icabına bakarlar.
Bir hikaye:
Eskimeyen bazı dostlar bizim bu Anadolu Kartalları yazılarımıza alınmışlar. Biz de “Siz de katılın Anadolu Kartallarına, ‘İstikbal göklerdedir’ dedik.”
Sevgili dost Muharrem Demirel Hoca bize Mevlevi dervişi ile Nakşibendi dervişi arasında geçen bir hikayeyi anlattı.
Biri Mevlevi dervişi, biri de Nakşibendi dervişi iki dost bir araya gelmişler. Nakşibendi dervişi demiş ki:
“- Ya siz Mevleviler ne yaparsınız? Sizin zikriniz nasıl olur? Demiş.
Mevlevi dervişi; “Biz ‘Allah’ der döneriz, döneriz, döneriz, sonra yine ‘Allah’ deriz demiş. Sonra da ; “Peki siz Mevleviler ne yaparsınız? Diye sorunca Mevlevi dervişi;
“- Biz bir kez ‘Allah!’ deriz, bir daha dönmeyiz, diye cevap vermiş.
Tabiî ki, bunun altında yatan ince mesajı hemen anladık. Biz de sevgili dostumuza şu hikayeyi anlattık;
“Bakırköy Akıl hastanesinde hastalar bir daire oluşturmuşlar, duvardaki delikten sıra ile bakıp geçiyorlar. Bu her gün böyle… Bu durum doktorun dikkatini çekmiş, “Allah Allah! Bunlar ne yapıyorlar, nereye bakıyorlar acaba?” demiş ve o da daireye dahil olmuş. Sıra kendisine gelince o da bakmış duvardaki delikten. Bakmış ama, bir şey de görememiş. Şaşırmış.
“Allah Allah!” demiş. “Siz ben burada bir şey göremedim. Siz ne diye her gün buradan bakıyorsunuz?” Diye sorunca şu cevabı almış;
“-Biz,” demiş oradakilerden biri. “Biz günlerce, yıllarca, hatta günde bir kaç kez bakıyoruz da bir şey göremedik. Sen bir bakışta ne göreceksin ki?”
Sevgili dost! Belki aradıklarımız başka yerde vardır. Nerede, ne zaman, nereye, nasıl bakacağımızı bilirse, sanırım görmek istediğimiz görebiliriz.
Önemli olan Türkiye. Biz Türkiye’yi platonik bir aşkla sevdik. Bu sevdamız karşılığında da en ufak bir karşılık beklemedik. Beklemiyoruz, beklemeyeceğiz de. Önemli olan Türkiye, Türk vatanı ve Türk milleti. Gerisi teferruat…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder