HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ BOLU

BOLU HEPAR BLOĞUNA HOŞ GELDİNİZ

Bu Blogda Ara

24 Ocak 2010 Pazar

BOLU EXPRES GAZETESİ KÖŞE YAZARI YAŞAR AKSAN









ANADOLU KARTALLARI




Anadolu, Batı Asya’nın en önemli yarım adası. Bulunduğu yer itibarı ile de tarih boyunca birçok kez saldırılara, işgal ve istilalara sahne olmuş bir coğrafyadır. Çok zengin yer altı ve yerüstü kaynaklarına sahiptir. Onun için de, Anadolu gibi bir yere sahip olmanın, böyle bir yerde yaşamanın hem nimeti hem külfeti vardır. Aslında sahip olunan her zenginlik nimet ve külfeti birlikte getirmez mi?

Anadolu’ya sahip olan milletler, burada kurulan devletler sahip olduğu zenginliğin, karşı karşıya kaldığı risklerin farkında olur ve onlara karşı da karşı koyma ve savunma tedbirlerini alırsa, zenginlikler onu dünya hakimi haline getirebilir; getirmiştir de… Tarih buna örneklerle dolu; aklımıza ilk gelenler ve hepimizin bildiği Roma İmp., Bizans İmparatorluğu, İskender İmparatorluğu, Pers İmparatorluğu, Selçuklu İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu gibi…

Türkiye Cumhuriyeti Anadolu yarımadasında hakim olan son devlet. Onun için, Türkiye Cumhuriyeti’nin de önünde riskler ve nimetler aynı oranda beklemektedir. Eğer, Türkiye’nin kaderine hükmedenler bu risklerin ve nimetlerin farkında olurlarsa elbette geleceğin süper gücü Anadolu coğrafyasından yükselecektir. Ancak, bu devletin, bu milletin kaderinde etkili olanlar bunun farkında olamazlarda, Allah korusun, bu devletin de yeri devletler mezarlığıdır. Çünkü Anadolu’nun bir başka adı da, “Milletler ve devletler mezarlığıdır.”

İşte burada karşımızda milli şuura sahip, vatan millet sevdası ile sevdalanmış, Türk devletini yönetme şuurunda ve idrakinde olan, devlet yönetmenin şirket yönetme olmadığını bilen çılgın bir kadroya olan ihtiyaç çıkıyor. Bu öyle bir ihtiyaç ki, hastanın ilaca, kuru toprağın suya olan ihtiyacı gibi… Türkiye idealist, sonuna kadar vatansever, sonuna kadar milliyetçi, sonuna kadar cesur, kişisel yarınını düşünmeyen, kişisel çıkarlarını asla hesap etmeyen, nokta kadar çıkarı için virgül gibi eğilmeyen, el etek öpmeyen, yağdanlık ve yakalıktan uzak duran bir kadroya ihtiyaç duymaktadır. Çünkü…

Çünkü, bu millet, bu devlet, bu vatan milliyetçiyim diyenler tarafından, Atatürkçüyüm diyenler tarafından, Müslüman’ım diyenler tarafından o kadar çok soyuldu ki, soyula soyula geride sadece “soğanın cücüğü kaldı!” Şimdi bütün kavga da bu geride kalan “soğanın cücüğünü ele geçirmek için” yapılmaktadır.

“Vatan elden gidiyor, kalkın” dediler; kalktık. Onlar oturdu biz ayakta kaldık.

“Din elden gidiyor! Dediler baktık; onlar kat üstüne kat, yat üstüne yat aldılar. Ta ciğerimize daldılar, ciğersiz kaldık.

“Atatürk saldırdılar, Atatürk, laiklik elden gidiyor koşun!” Dediler. Koştuk. Atatürk’ü kirli emellerine, çıkarlarına maske yaptılar. İhanet oyunlarında Atatürk altına sığındılar, onlara da aldandık.

Türk milleti tarihi ve milli özellikleri gereği, devletine bağlı bir millettir. Devleti “baba”, vatanı “ana” bilir. Millet bu baba ve ananın çocuklarıdır. Onun için, ana bildikleri vatanlarına sonuna kadar bağlıdır. Vatanın neredesinde bir keder, bir acı olsa onu ta yüreğinde hisseder ve hemen imdadına koşar.

Türk milleti “baba” dediği devletine o kadar çok bağlı, o kadar çok itaatkârdır ki, bu tarihi ve milli özelliği gereği, devletine karşı saldırılara da asla tahammül edemez. Ama sabırlıdır da! Milletin bu sabrını iyi anlamak lazım. İyi yorumlamak lazım! Bir ayağa kalkarsa o zaman ne bent dinler, ne engel. Kükremiş sel gibi olur, bütün bentleri, bütün barajları yıkar, parçalar gider.

Onun için de artık sıra ANADOLU KARTALLARINDA!

Anadolu kartalı sadece Anadolu dağlarında, Anadolu yaylalarında yetişen bir kartal. Göklerin hâkimi! Yerlere hâkim olmak artık göklere hakim olmaktan geçiyor biliyorsunuz. Göklere hakim olamayanlar da yerde birer birer avlanır, yok olur giderler.

Bir dahaki yazımıza ANADOLU KARTALLARININ ÖZELLİKLERİNDEN BAHSEDECEĞİZ.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder